Bireyin kendini tanıma ve anlama yolculuğunda attığı önemli adımlardan biri duygularını anlama, hissettiği duyguları fark etme ve yaşamış olduğu hisleri kabulleniştir. Geçmişte yaşanılan duygular, yaşantılar şu anki bizi oluşturmada etken bir rol oynar. Duygularımızın izini sürerek daha sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürebiliriz. Ayrıca tüm duygular biz insanlar içindir, hepsi çok değerlidir. Duyguları iyi ya da kötü olarak iki başlık altında belirtmek eksik olabileceği gibi diğer hissettiğimiz onca duygularımıza haksızlık olabilir çünkü tüm duygularımız kıymetlidir. Bizlerin yaşamla, diğer insanlarla hatta iç dünyamızla kurduğumuz bağı sağlamada yine duygularımız rol olmaktadır.
Hayatlarımıza baktığımızda bir koşuşturmaca içinde olduğumuzu sizler de fark ediyorsunuzdur. Bu akıp geçen zaman içinde çalışma hayatımız, ev içinde veya dışındaki sorumluluklarımız, ailemize, akrabalarımıza veya arkadaş çevremize olan sorumluluklarımızda yer almaktadır. Ebeveyn olmak ise kolay bir durum değildir. Çocuklarımızın sağlığını, mutluluğunu, başarısını, geleceğini düşünürken onların duygularına yaşamımızda yer vermek ebeveyn duygularını da pozitif anlamda etki etmektedir.
Çocukların da duygularını anlamada veya yansıtmakta zorlandığı zamanlar olabiliyor. Biz yetişkinler duygularımızı kontrol edebilir veya başa çıkması güç olan duygularımızla mücadele edebiliriz. Bu durum çocuklarda daha zor olabiliyor. Çocuklar güçlü ve yoğun duygularını yönetebilmesi için iç kanal geliştirmeye ihtiyaç duyarlar. Bu süreçte ebeveynlerin, öğretmenlerin ve okul psikolojik danışmanların onlara rehberlik etmek, farkındalık kazanmalarını sağlamak ve daha iyi bir yol bulmalarını sağlamak son derece önemlidir.
Çocuklarda duygusal farkındalığı sağlamak adına öncelikle çocukların duygularını olumsuz bir şekilde yansıtmaması ve bastırılmaması için yaşamış oldukları hisleri kabullenmek gerekir. Sonrasında ise o duyguyu adlandırmak ve güç bir duygu olsa da normalleştirmekte fayda vardır. Çünkü çocuklar ne kadar öfkelense de, kaygılansa da ya da pişman olsa da duyguyu tam olarak fark edip ifade edemeyebilirler. Örneğin; öfkesinden eşyalarına zarar veren bir çocuğa ilk yaklaşımız sert bir eleştiri şeklinde olmamalıdır. “Öfkelisin, seni anlıyorum ama eşyalarına bu şekilde davranman doğru değil, onun yerine başka ne yapabilirsin?” gibi hem onların yaşamış oldukları duyguları yansıtıp hem de anlaşıldıklarını hissetmeleri yaşamış oldukları güç duyguları çözmelerinde daha yardımcı bir rol oynayacaktır. Şunu da unutmamak lazım ki bu bir süreçtir ve çocukların duygularını fark edip doğru bir şekilde yansıtmaları zamanla ve sağlıklı bir yönlendirmeyle sağlanabilir.
Bu kapsamda; oyun kurmak ve duygu iletişiminde oyunlara yer vermek çocuklarımızın duygularını anlamakta bizi güçlendirecektir.
Çocuklarımıza etkin dinleme becerimizle yaklaşmak duygularımızın yaşamımızdaki gücüne değer katacaktır. Bu nedenle dinlemek yerine öğüt vermek en son başvurmamız gereken kaynaktır. Keşke şöyle yapsaydın ise duygu ve iletişim kesintisine sebep olmaktadır. Çocuğumuzu dinlemediğimiz maalesef onların temel duygusu önemsenmemek olacaktır.
Dinlerken her zaman onlarla aynı hizada olmayı önemsemeliyiz ve bedensel yakınlığın iletişim çözümlemesindeki gücünden yararlanmalıyız.
Çocuklarımızın hissettiklerinde kendi çözümlerini bulabilmesi için ayna rolünde olmak da pozitif bir etki sağlayacaktır.
Ve en önemlisi çocuklarımızın duygularına etkili dinlediğimizi göstermek için çocuğumuzun ihtiyacı olan o büyük zamanı ayırmalıyız. Ve bizler onları dinledikçe onlar bizi dinlemeye başlayacaktır.
Duygular yaşamla olan bağımızdır ve çocuklarımız yaşamlarını duygularıyla anlamlı hale dönüştürürler. Çocuklar duygularını yetişkinlere göre yansıtmakta güçlük çekebilir. Biz yetişkinlere düşen görev ise onları yargılamadan, sesimizi yükseltmeden duyabilecekleri şekilde doğru yönlendirmeleri yapan rol modeller olmaktır.
Çocuklarımızın yaşam paydaşları olarak duygularla kişisel temsilimiz kuvvetlendirdiğimiz sağlıklı günlere….
AYFER BATI
Medicana Eğitim Grubu
MBA Okulları CEO